İnşaat Hukuku I. ESER SÖZLEŞMELERİ Yasa koyucu, Türk Borçlar Kanunu’nda inşaat sözleşmelerine ilişkin hükümlere yer verse de inşaat sözleşmelerini ayrıca tanımlamamış ve inşaat sözleşmelerine ilişkin bazı hükümlerde dolaylı olarak eser sözleşmesine atıfta bulunmuştur. İnşaat sözleşmelerinin nitelik itibariyle eser sözleşmelerinin özel bir türü olduğu doktrin tarafından kabul edilen görüştür. Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesinde yapılan tanıma göre “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendikleri sözleşmedir.” Yüklenici ve iş sahibi, bir yapının taşınmaz üzerinde meydana getirilmesi konusunu içeren bir sözleşme akdettiğinde inşaat sözleşmesinin varlığından söz edilir. İnşaat sözleşmelerinin karakteristik edim borçlusu yüklenicidir. Yüklenici, bir eseri meydana getirmeyi taahhüt etmektedir. Bu edimin karşılığı olarak da iş sahibi, ücret ödemekle yükümlüdür. İnşaat sözleşmelerinde iş sahibinin bir özel hukuk kişisi olmaması, kamu hukuku tüzel kişisi olması halinde kamu inşaat sözleşmesi söz konusu olacaktır. İş sahibinin yabancı olması halinde ise uluslararası inşaat sözleşmesinden söz edilecektir. II. GENEL OLARAK YÜKLENİCİNİN AYIPTAN SORUMLULUĞU Eser sözleşmesinin karakteristik edim borçlusu olan yüklenicinin asli edimi, eseri iş sahibinin kullanım amacına uygun vasıflara sahip, eksiksiz ve ayıpsız biçimde meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmektir. Yüklenicinin asli edimini ayıplı şekilde yerine getirmesi sonucunda “yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğu”, farklı bir ifadeyle “ayıba karşı tekeffül borcu” söz konusu olacaktır. Meydana getirilen eser ayıplı ise iş sahibi alacaklı temerrüdüne düşmeksizin eseri teslim almaktan kaçınabilir, yükleniciyi borçlu temerrüdüne düşürebilir. Ancak eserdeki ayıp, eserin kullanımını önemli açıda güçleştirmiyorsa, iş sahibinin ifayı kabul etmesinin kendisinden beklenemeyeceği kuvvette değil ise iş sahibi ifayı reddedemeyecektir. Türk Borçlar Kanunu 474. madde uyarınca ayıplı ifadan doğan sorumluluk halleri teslim itibariyle doğmaktadır. III. TESLİM, KABUL VE SONUÇLARI Ayıbın öne sürülmesi hususunda belirleyici faktör, iş sahibinin eseri kabulüdür. Telsim ve kabul farklı kavramlardır. Kabul, bir irade açıklaması ile açık biçimde olabileceği gibi zımnen de olabilir. İş sahibinin meydana getirilen eseri, tam ve eksiksiz olduğunu kabul ederek hakimiyet alanı içerisine alması eser sözleşmesi bakımından kabul anlamına gelmektedir ve yüklenicinin bu noktadan sonra herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Yine belirtmek gerekir ki iş sahibi gözden geçirme ve bildirimde bulunma sorumluluğunu ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. Teslim ise eserin, yüklenici tarafından iş sahibine sunulması, bırakılmasıdır. Bu iki kavram arasındaki temel fark, teslimin kabulden önceki bir aşama olmasıdır. Teslim edilmeyen bir eser, iş sahibi tarafından gözden geçirilemeyeceği gibi gözden geçirme sonucunda tespit edilecek ayıplar da yükleniciye bildirilemeyecek yahut eser kabul edilemeyecektir. Kabul her ne kadar eserin eksiksiz ve tam olarak iş sahibinin hakimiyet alanına geçtiğini varsayıyor olsa da meydana getirilen eserde iş sahibinin gözden geçirme yoluyla tespit edemeyeceği gizli veya gizlenmiş ayıplar bulunabilir. Bu durumda eser kabul edilmiş olsa dahi yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğu devam etmektedir. İş sahibi, gizli olan ayıbı derhal yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. Aksi halde yüklenicinin ayıptan doğan sorumluluğuna dayanamaz. IV. YÜKLENİCİNİN AYIP NEDENİYLE SORUMLULUĞUNUN KOŞULLARI Yukarıda da bahsedildiği üzere yüklenicinin ayıp nedeniyle sorumluluğunun ilk şartı eserin teslim edilmesidir. Henüz teslim edilmemiş bir eserin tamamlandığından, tamamlanmamış bir eserin de ayıplı olduğundan bahsedilemez. Nitekim yasa koyucu da TBK 474. maddede iş sahibinin teslim sonrasında eseri gözden geçirme ve bildirimde bulunma yükümlülüğünü düzenlemiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumluluğunun ikinci şartı, iş sahibine teslim edilen eserin ayıplı olmasıdır. Ayıp; eserin, sözleşmede kararlaştırılmış şekilde meydana getirilmemiş olmasından kaynaklanır. En geniş tanımıyla ayıp, eserin kanunda belirlenen ve sözleşmede belirtilen niteliklere veya dürüstlük kuralına aykırı olması halidir. Eserde bulunmayan bir unsur sözleşme hükümlerinde yer almıyor olsa dahi eserin vasfı bakımından önemli nitelik arz ediyor ise ayıptan söz edilir. Ayıplar, gizli-açık, maddi-hukuki ayıplar olarak sınıflandırılabilir. Eserin tesliminden sonra iş sahibinin gözden geçirme yükümlülüğünü yerine getirirken tespit etmiş olduğu, dikkatli ve özenli kontrollerle tespit edilebilecek ayıplar, açık ayıplardır. İş sahibinin her ne kadar dikkatli ve özenli olsa da tespit edemeyeceği, eserin kullanılması yoluyla tespit edilebilen ayıplar ise gizli ayıplardır. İş sahibi, gizli ayıpları tespit ettiği anda yükleniciye bildirmelidir. Maddi ayıplar, eserin fiziki olarak incelenmesinde tespit edilebilen ayıplardır. Hukuki ayıplar ise genellikle, kamu hukukundan doğan, idarelerce yapılan denetimler sonucunda ortaya çıkan ayıplardır. Ayıplar ayrıca ekonomik niteliklerine göre de sınıflandırılabilirler. Yapılacak sınıflandırma somut olaya göre değişecek olup, iş sahibinin ayıbın giderilmesi amacıyla başvuracağı seçimlik haklar bakımından önem arz etmektedir. Örneğin, bir dairesinde su tesisatı problemi yaşanan bir bina nedeniyle iş sahibinin sözleşmeden dönmek amacıyla yükleniciye başvurması dürüstlük kuralı ile örtüşmeyecektir. Ayıbın ekonomik olarak ifade ettiği negatif değer, dürüstlük kuralı ile sıkı sıkıya bağlı olup, özellikle uygulamada hakimin takdir yetkisi çerçevesinde hakkaniyete uygun kararlar verilebilmesi bakımından önem arz etmektedir. Yüklenicinin ayıptan sorumluluğunun üçüncü şartı, iş sahibinin TBK 474. madde hükmü uyarınca yükümlü olduğu gözden geçirme ve bildirim koşulunu yerine getirmesidir. Gözden geçirme sorumluluğu, iş sahibinin imkan bulduğu zaman diliminde yerine getirilmelidir. Bu zaman diliminin sınırları somut olaya göre belirlenecektir. Gözden geçirme sorumluluğunun yerine getirilmemesi halinde TBK 477/2 uyarınca iş sahibi eseri teslim aldığı haliyle kabul etmiş sayılacak ve yüklenici açık ayıplarından sorumlu tutulamayacaktır. Ayıpların yükleniciye bildirilmesi bakımından yasa koyucu bir şekil şartı aramamıştır. İspat kolaylığı bakımından yazılı olarak yapılması fayda sağlayacaktır. Ayrıca bildirimde bulunulduğuna dair tanık da dinletilebilmektedir. V. AYIP HALİNDE İŞ SAHİBİNİN SEÇİMLİK HAKLARI İş sahibi, TBK 474 hükmü uyarınca gözden geçirme yükümlülüğünü yerine getirirken bir ayıp tespit ederse, derhal yükleniciye ayıbı bildirerek TBK 475 hükmünde düzenlenmiş seçimlik haklarına başvurabilecektir. Bu seçimlik haklar, kanundaki yazım sırasına göre; sözleşmeden dönme, ücretin ayıp oranında indirilmesi ve eserdeki ayıbın masrafları yüklenici tarafından karşılanarak giderilmesidir. Bu seçimlik hakların yanında iş sahibi, eserin ayıplı olarak teslim edilmesinde yüklenicinin mevcut bir kusuru bulunuyorsa genel hükümler uyarınca tazminat talep etme hakkına da sahiptir. Seçimlik haklar konusunda somut olay adaletinin sağlanabilmesi bakımından TBK 475 hükmünün son bendi önem arz etmektedir. Bu hükümde yer aldığı üzere eserin, iş sahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olması ve sökülüp kaldırılmasının aşırı zarar meydana getirecek olması halinde, iş sahibi sözleşmeden dönme hakkını öne süremeyecektir. İş sahibinin seçimlik hakları, ayrıca incelenecektir. A. Sözleşmeden Dönme Sözleşmeden dönme hakkı geçmişe yürüyen bir haktır. Kanun, iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkını sınırlamıştır. Eserdeki ayıp, kanunda gösterilen ve her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken ölçüde değil ise iş sahibi sözleşmeden dönme hakkını öne süremeyecektir. TBK 475 hükmünün birinci fıkrasının 1 (bir) numaralı bendinde ölçü belirtilmiştir. Eserdeki ayıp, eğer iş sahibinin eseri kullanamayacağı ölçüdeyse veya iş sahibinin hakkaniyet gereği eseri kabule zorlanamayacağı ölçüde ise veya taraflar arasında akdedilen sözleşme